27 Temmuz 2010 Salı


Günümüzde hayatta kalabilmek için hepimiz bir dala tutunmak zorundayız, çünkü amaçsız insan asalak yaşamaya ve yok olmaya mahkumdur.Bugün hangi kişisel eğitim kitabını açsanız size hayatı sevmekten, hırslı olmaktan dolayısıyla başarıyı yakalamaktan bahseder ve size bunu kanıtlamak için bir sürü masal anlatır. Ancak bizim burada anlatacaklarımız masal değil gerçeğin ta kendisi.Biz sözde engelsizlerin bile cesaret edemeyeceği şeyleri hayatı sevmekle ve bir işe yaramanın verdiği dayanılmaz mutlulukla başaranların öyküsünü okuyacaksınız. İbret değil örnek almak, yargılamak değil sağduyulu olmak için... İşte dünyadaki en başarılı engelli insanlar buna en güzel örnekledir.
Ludwig van Beethoven, Almanya'nın Bonn şehrinde fakir bir ailenin oğluydu. Alkolik bir müzisyen olan babasının sert eğitimleri sonunda Beethoven, küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kilisede piyano çalarak çalışmaya başlamıştır. 1792 yılında Viyana’ya giden Beethoven klasik müziğin ünlü bestecisi Joseph Haydn’ın yanında çalışmaya başladı. Joseph Haydn kısa sürede Beethoven’ın üstün yeteneğini fark etti ve her konuda ona destek oldu. Beethoven, başlarda besteci olarak değil piyanist olarak adını duyurdu. Daha sonra yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenlerini etkiledi. Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. Hatta hepimizin çok iyi bildiği 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak ölmüştür ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.
Günümüzün yaşayan en büyük bilimadamlarından biri olan Stephen Hawking, 1942'de İngiltere'de dünyaya gelmiştir. Tıpçı bir babanın oğlu olan Hawking, aslında bir matematik sevdalısı iken okuduğu okulda matematik bölümü bulunmadığından fizik bölümüne kaydolup üç yıl sonra doğa bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Cambrigde Üniversite'sinde evrenbilim üzerine çalışmalarına devam eden Hawking, Sonsuz evren, Big bang, Karadelik gibi teoremleri ile dünyaca ün kazandı. Kazandığı bir çok ödül ve madalyanın yanına çocukları evren bilime yakınlaştırmak için kitapları da ekleyen Hawking, tüm bunları kendisi için özel hazırlanmış bilgisayarlı sandalyesinden yapmıştır.Eli Bowen, Amerika'nın Ohio eyaletinde 1844'te dünyaya geldi. 10 çocuklu bir ailenin son üyesi olarak geldiği bu dünyaya gözlerini biraz eksik açmıştı çünkü ayakları beline bitişikti bir başka deyişle bacakları olması gerekenden çok daha kısaydı.Gençliğinde ailesini geçindirmek için çiftliklerde çalışmaya başlayan Eli, ellerini kullanmakta o kadar usta olur ki bir gün onu tesadüfen izleyen sirk sahipleri onunla çalışmak ister.13 yaşında Barnum ve Bailey Circus tarafından işe alınan Eli Bowen, "Bacaksız Akrobat" olarak Avrupa turnesine çıkar ve ünü kısa zamanda tüm dünyaya yayılır.26 yaşında Mattie isimli genç bir bayanla evlenen Eli Bowen, dört sağlıklı çocuk sahibi olur. 2 Mayıs 1924'te dünyanın en meşhur akrobatı olarak hayata veda eder.

13 yaşında görme yetisini tamamen kaybeden Erik Weihenmayer, ülkesinde öğretmenlik ve güreş antrenörlüğü yapmaktaydı. Adını tarihe ilk geçirdiği olay 2001 yılında Everest'e tırmanması oldu.Böylece dünyanın en yüksek zirvesi Everest'e tırmanan ilk görme engelli oldu ancak bu onu durdurmadı Hong Kong, İsviçre, Tayland ve Şili'de dünyanın en yüksek zirvelerine tırmandı. 2008 yılında 7 kıtanın da en yüksek zirvesini görebilen dünya çağında bir sporcu oldu.Bir çok dergi ve spor kuruluşundan ödüller alan Erik, Touch the Top of the World adlı kitabıyla bu maceralarını sevenlerine ulaştırdı.
Jim Abbott, Amerika'nın Michigan eyaletinde 1967 yılında dünyaya geldi. Doğuştan sağ eli olmayan Jim, küçükken tutkuyla bağlı olduğu beyzbola profesyonel olarak 10 yaşında başladı.Lisedeki okul takımıyla eyalet şampiyonasında çeyrek final oynadı. Ardından 1985 yılında kolej takımına seçildi ve Michigan Üniversitesi beyzbol takımı formasıyla 1987 yılında Sullivan ödülünü alarak yılın en iyi amatör sporcusu seçildi.Ertesi yıl olimpiyatlarda ülkesine bir altın madalya kazandırdı.Amerika'nın en ünlü takımlarından California Angels, Chicago White Sox ve New York Yankees'de oynadıktan sonra emekli olarak mejaner oldu.Hala Amerika'nın en sevilen beyzbolcularından biri olmayı sürdürüyor.
David Peterson, 1954 yılında Brooklyn'de doğdu.Bebekken kaptığı bir enfeksiyon sonucu sağ gözünü kaybetti. Ancak bu durum onun ideallerine ulaşmasına engel olmadı. 1983 yılında liseyi bitirdikten sonra Kolombiya Üniversitesi'ni kazandı ve siyasete atıldı. Ailesi de aktif siyasetle uğraşan Paterson, 23 yılda New York'un en sevilen siyasetçilerinden biri oldu ve 2008 yılının Mart ayında yapılan seçimlerle New York'u 55. valisi oldu. Halen bu görevini sürdürmektedir.Ankara'da yaşayan ve doğuştan görmeyen Eşref Armağan 41 yıldır resim yapıyor. Amerika ve Avrupa'da sergiler açan Armağan, Amerika eski Başkanlarından Clinton'ın da portresini yapmış. Menajeri Joan Eroncel ile birlikte gittiği ülkelerde uluslararası ün kazanan Eşref Armağan'ın beyin yapısı Harvard Üniversitesi'nde incelenmiş ve görmediği halde nasıl resim yapabildiği bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Dokunuşları ile gören Armağan, 1994 senesinde senesinde Joan Eröncel isimli 30 sene evvel Türkiye'de evlenmiş Amerikalı bir hanım ile tanışır ve bu hanım sayesinde uluslar arası bir üne kavuşur.Türkiye'nin yetiştirdiği değerli yeteneklerimizdendir. daha ismini sayamadığımz niceleri.



DUYGU

Keşke bende yaşaya bilseydim duygulu
Keşke kendimi ve insanlğımı kaybetmeden
Sahip çıkabilseydim
Aç çocuklar görünce utana bilseydim
Yansaydım bu kadar dünyanın acısına
İhanetler incitmiş olsaydıda yüreymi
Ben olmsası gereken yerde olsaydım

ŞİİR AHMET ÇANTA..7.26.210.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

GİRDAP

GİRDAP
Karanlık bir girdap gibi çekiyor.
Hiç durmadan beni kendine
Umutsuz düşler yaşıyorum
Karanlığa doğru beni çekiyor sanki
Oyun oynamaya hasret çocuklar gibi
Şimdi bu hayattan çekip gitmek sessizce
Sessiz gidişler bir kurşun gibi son bulur.
Ben seni hatırladıkça ölümü aralıyorum
Ölmeden son kadehimi yudumlarken
Parlak bir elmas gibi! bir bıçak gövdemi deşiyor


ŞİİR AHMET ÇANTA 7..21..2010

17 Temmuz 2010 Cumartesi

ÖLÜM

ÖLÜM
Varsın yenilgi olacaksa
Kül rengi olsun
Kül rengi gözlerinde
Yansa da yüreğim uzaklarda
Bir ben yanarım
Birde kavgam
Birde külüm kalır Birde ölüm
Ölüm sokağında düş kalır
Umut sokağında ölüm
Geriye savrulan kül kalır
Ölüm bahçesinde
Kalsın koca bir yangın
Göğsünde körüklensin
Çocuklar yanan ateşi
Yangınlar ülkesi de
Yanıyorsa ölüm
Kucakla al kollarına beni ölüm
Yarınları sırtına yükle
Ölüm kanatsa da yaralarını
Ağlamasın granitli hüzünlerle
Çocuklar sevgi bahçesinde.

ŞİİR AHMET ÇANTA.7.18.2010.

11 Temmuz 2010 Pazar

UMUT











İnsanla doğar umut
İnsanla ölür umut
İnsanda düş olur umut
Kimisini hüzne boğar umut
Kimisini yangına çevirir umut
Çünkü her nesnede umut
Çünkü her tomurcuk umut
Yaşıyorum gelecek umut ile.

ŞİİR AHMET ÇANTA…7.12..2010.

6 Temmuz 2010 Salı

TORMUCUK



Bana bir damla göz yaşı ver! Sende hiç açmamış tomurcukları acayım.


AHMET ÇANTA

2 Temmuz 2010 Cuma

AYRILIK YOK

















Gök yüzü maviydi iki temmuz sabahı
Kızıl bayraklar dalgalanıyordu
Pir sultanın banazından
Pir sultan eşlik ediyordu yoldaşlarına
Gökyüzü yeryüzü herkesin
Sevgiyle yanan yürekler
En uzak mesafelere değil
En güzele gidiyordu yürekler
Oysa ne güzel. güzele ulaşmak
Yansade bedenler
Şikayetci olmaz
Güneşi uyandırmak
Yanan bedenlerle
Derinliğinde kaybolmak
Sonsuzluğun soylu insanlarıyla
Yeterki zalimlerin önünde
Diz çökmeden Ölmek
Bak bu defa ağlamıyuruz
Bak söz veriyoruz
Bizde ayrılık yok

ŞİİR AHMET ÇANTA.7.2.2010