31 Temmuz 2012 Salı

GODOŞU BEKLERKEN

GODO YU BEKLERKEN


Samuel Becket’in ünlü bir oyununun adıdır Godoyu Beklerken. İki kişinin arasındaki söyleşi boyunca oyunun sonuna kadar hep Godo beklenir. Ama oyun bitene kadar gelmez Godo. Oyunda bu bekleyiş irdelenir. İnsan ın bekleyişi, umudu irdelenir…
Pek çok yazar, yorumcu ve eleştirmen Godo hakkında kendilerine göre bir tahminde bulunmuşlar. II. Dünya Savaşı sonrası her tarafı yıkık dökük bir Avrupa sonrası yazılan bu eser, belki de insanoğlunun umudunu simgelemektedir. Godo herkese göre farklı farklı da olabilir… Hatta oyunun yazarı Samuel Becket’e sormuşlar Godo kimdir diye. O da “bilseydim oyunda söylerdim” demiş.
Oyun o kadar ünlenmiştir ki “Godoyu beklemek”, adeta “her yol Roma’ya çıkar” gibi herkes tarafından benimsenen bir deyim halini almıştır.
Hayatımızda hepimizin hep beklediği bir şey olmuştur… O bir şeye ulaşıldığında yetmemiş yeni bekleyişlere yelken açmışızdır. İçimizde duyduğumuz boşluktur bizi yeni bekleyişlere sürükleyen…
Ve, nerede duracağımızı bilmeden hep beklemekteyiz…
Acaba bu bekleyiş bizim itici gücümüzü mü oluşturmaktadır? İçimizde “mutlak gerçek”e doğru bizi bekleyişe yönelten bu beklemeler zinciri mi… Onun duracağı bir nokta yok mu?
“Gerçek Teorisi” diye bir teori vardır. Dikey bir çizgiyle Mutlak Gerçek” ifade edilir. İnsanoğlunun gelişmesi ve evrimi bu dikey çizgiye yaklaşan eğrilerle ifade edilir. Her buluş, her gelişme bizi biraz daha bu dikey çizgiye yaklaştırmaktadır. Ama teori devamla der ki o dikey çizgi kendine yaklaşıldıkça uzaklaşır!...
Acaba Sokrat’ın ünlü deyişindeki gibi (bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir), biz bildikçe bilmediğimiz daha çok şey olduğunu mu kavrıyoruz….
Ve, İsviçre’nin Fransa sınırı yakınındaki Cern laboratuarlarında halen devam etmekte olan yüzyılın deneyimi sonuçlarını beklerken  öğreneceklerimiz, daha hiçbir şey bilmediğimizi mi bize haykıracak… Devamla yeni bekleyişlere mi gireceğiz… Belki güzel olan bu. Sonsuza karşı açılan yelken.
AHMET ÇANTA

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Eğrileri doğrultmanın yolu, eğriyi tersine bükmekle mümkündür


İnsanı doğuran ana değil yaşam koşullarının kendisidir!

Ahmet çanta anasından  doğmamıştır keza.. onu doğuran yaşam koşullarının kendisidir)

Her anasından doğan insan olabilseydi  şimdi dünya insanla dolu olacaktı ve dünya da yaşanılır bir dünya olacaktı.

Kardeşlik  aynı anayı ve babayı paylaşmakla değil, aynı kaderi paylaşmakla mümkündür!

Eline el veren değil, koluna giren dostundur..Kol kola yürüyelim dost!

Dünyada yabancı insan yoktur olamaz da  sadece ,insana yabancı olan şeyler vardır..

Eğer , bir dava adamı isen birileri ile yola çıkıp yolunu yürüdüğünde yola çıktığın kişi yolda SIK SIK arkada kalıp arkana geçiyorsa.arkadan seni becermek içindir .. Yok eğer, önüne geçip seni arkada bırakıyorsa… bu işte yine bir  ibnelik  vardır( seni yüzüstü bırakacaktır) Yan yana, omuz omuza yürüyorsa. hiç çekinme  orada dostluk vardır doğru kişiyi seçmişsin demektir!



ahmet çanta